Yönetmenin Gözünden Kamera Arkası Hikayeleri
Çağdaş Ulusu ♠
Kameranın arkasında görünmeyen bir dünya var; sahne ışıkları söndüğünde başlayan, perde kapandığında devam eden… Yönetmen koltuğundan yapım sürecine, hikâyenin kalbindeki detayları öğrenmek için Sistem Medya Prodüksiyon’un sahibi Hüseyin Özden’le sinema ve tiyatroya dair samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Sinemaya Yönelme Süreci ve İlk Adımlar
Yönetmenlik, bazen kişisel tutkularla bazen de zaman içinde şekillenen bir süreçle seçilen bir meslek. Sanatta başarı için sabır, yaratıcılık ve güçlü bir anlatım dili gerekiyor. Sizi sinemaya yönlendiren motivasyon neydi? Yönetmenlik kariyerinizin başlangıcında sizi en çok etkileyen faktörler nelerdi? Çektiğiniz ilk projeyi hatırlıyor musunuz? İlk set deneyiminiz nasıl geçti ve o günlerden bugüne sinema anlayışınız nasıl değişti? Filmlerinizde anlatım dili ve temaları belirlerken hangi unsurlara öncelik veriyorsunuz?
Aslında her şey tiyatro sahnesinde başladı. DTCF Tiyatro Bölümü’nde öğrendiğim anlatım dili ve sahneye olan tutkum, beni ekrana taşımaya yönlendirdi. Sinema, bana sahnede yarattığım dünyayı daha geniş bir kitleye ulaştırma fırsatı sundu. İlk çekim deneyimim, belgesel türündeydi; oldukça heyecan verici ama bir o kadar da öğreticiydi. O dönemde elimizdeki imkânlar kısıtlıydı, her sahne üzerinde uzun uzun düşünmek zorundaydık. Şimdi dönüp baktığımda, o günlerin bana sabrı ve çözüm odaklı olmayı öğrettiğini görüyorum. Anlatım dilimde ise gerçekliğe sadık kalmak her zaman önceliğim oldu. Bir hikâye anlatıyorsam, izleyicinin o gerçekliği hissetmesini istiyorum.
Oyuncu Yönetimi ve Doğaçlamanın Yeri
Bir yönetmen olarak oyuncularla kurduğunuz iletişimde nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Oyuncularınızın role hazırlanması için özel teknikler kullanıyor musunuz? Set sırasında doğaçlamaya ne kadar alan tanıyorsunuz? Daha önce doğaçlama sayesinde beklenmedik şekilde gelişen ve filme alınan sahneler oldu mu?
Benim için oyuncu yönetiminde en önemli unsur, güven. Oyuncunun kendini güvende hissetmesi, role uyum sağlamasını kolaylaştırır. Tiyatro kökenli olduğum için, provaya büyük önem veririm. Set öncesi karakterin duygusal geçişlerini birlikte çalışırız. Doğaçlamaya gelince; bazı sahnelerde oyuncunun kendi duygusunu katmasına izin veririm. Hatta birkaç belgesel çekimimde, tamamen doğaçlamayla ilerleyen sahneler oldu. Bazen senaryonun bile ötesine geçebiliyor insan, işte o an gerçekliği yakaladığınızı hissediyorsunuz.
Sinemada Bütçe ve Yaratıcılık Dengesi
Özellikle bağımsız sinema projelerinde bütçenin sınırlı olması, yaratıcı çözümler üretmeyi gerektiriyor. Siz, düşük bütçeli projelerde yaratıcı çözümler bulmak zorunda kaldığınız anları nasıl yönetiyorsunuz? Kısıtlı imkânlarla yapılan ama sizi en çok tatmin eden işiniz hangisiydi?
Bütçe sınırlı olduğunda yaratıcılığınız daha çok sınanıyor aslında. Özellikle belgesel çekimlerinde, doğal ışık kullanmak, gerçek mekânları değerlendirmek gibi çözümler üretmek zorunda kalıyorsunuz. ‘Mendilim Kekik Kokuyor’ filmini çekerken, bazı sahneleri kısıtlı imkânlarla oluşturduk ama ortaya çıkan sonuç, duyguyu tam olarak yansıttı. Bazen eksiklikler, hikâyenin doğallığını artırabiliyor.
Görsel Hikâye Anlatımı ve Kamera Kullanımı
Sinema, kelimelerden çok görüntülerle hikâye anlatma sanatı olarak kabul ediliyor. Sizin filmlerinizde görüntü yönetimi ve kamera açıları nasıl bir anlam taşıyor? Anlatmak istediğiniz duyguya göre kamera kullanımınızda nasıl tercihler yapıyorsunuz?
Kameranın bakış açısı, izleyicinin hikâyeyi hissetmesini sağlar. Bir belgeselde, izleyiciye olabildiğince gerçeği yansıtmak istersiniz. O yüzden sabit planları tercih ederim. Drama türünde ise duyguyu hissettirmek adına yakın çekimler ve keskin geçişler kullanırım. Bir sahnede karakterin iç dünyasını göstermek istiyorsam, kamerayı adeta bir göz gibi kullanırım; olaylara onun penceresinden bakmasını sağlarız.
Bağımsız Sinema ve Belgesel Çekimlerinin Zorlukları
Bir filmi hayata geçirmek, fikir aşamasından post-prodüksiyona kadar uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Bağımsız sinema ve belgesel çekimleri, özellikle finansal ve teknik açıdan farklı zorluklar barındırıyor. Bir yönetmen olarak en büyük mücadeleleriniz neler oldu? Çekim süreçlerinde karşılaştığınız en büyük engelleri nasıl aştınız?
Bağımsız sinemada en büyük zorluk, çoğu zaman finansal oluyor. Ancak bu, bir yandan da sizi daha yaratıcı çözümler bulmaya itiyor. Mesela bir sahneyi planladığınız gibi çekemediğinizde, doğaçlama mekân değişiklikleriyle o hissi yine de yansıtabilirsiniz. Bir belgesel çekiminde, doğa şartları yüzünden tam beş gün beklediğimizi hatırlıyorum. Bu süreçler sabır gerektiriyor ama sonucu görünce her şeye değiyor.
Set Süreçleri ve Yönetmenin Karşılaştığı Zorluklar
Yönetmenlik, teknik becerilerin yanı sıra insan yönetimi ve anlık problem çözme yetenekleri gerektiriyor. Setlerde zaman zaman beklenmedik aksilikler yaşanabiliyor ve bu durumlar yaratıcılığı zorlayabiliyor. Çekim süreçlerinde sizi en çok zorlayan ama aynı zamanda ‘iyi ki bu işi yapıyorum’ dedirten anlar neler oldu? Belgesel ya da tiyatro kayıtları gibi gerçekliği yakalamaya çalışan yapımlarda yönetmen olarak en büyük sorumluluk nedir? Sizce bir sahnenin ‘olması gerektiği gibi’ olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Bir set ortamında her şey planladığınız gibi gitmeyebilir; aslında çoğu zaman gitmez. Doğa şartları, teknik aksaklıklar veya oyuncuların anlık sağlık sorunları… Böyle anlarda hızlı karar alabilmek çok önemli. Mesela bir belgesel çekiminde, tam röportaj aldığımız esnada fırtına çıkmıştı. Çekimi yarıda kesmemek adına hemen ekipmanları koruma altına aldık ve röportaja devam ettik. Sonra o sahneler filme o kadar doğal yansıdı ki, hiçbir kurgu sahneyle aynı hissi vermedi. Bir sahnenin ‘olması gerektiği gibi’ olduğunu anladığınız an, çekim sırasında bir sessizlik olur, herkes o duyguyu hisseder. İşte o an anlarsınız, doğru bir şey yaptığınızı.
Belgesel Çekimlerinde Yönetmenin Rolü
Belgesel çekimlerinde zaman ve mekân kavramları, kurmaca sinemaya göre çok daha farklı dinamiklere sahip. Canlı performansların kaydını almak ya da bir hikâyeyi belgesel diliyle anlatmak, gerçeklikle kurulan ilişki açısından özel bir bakış açısı gerektiriyor. Sizce belgesel yapımında yönetmenin rolü ne kadar belirleyici? Seyirciyi bir belgesel filmiyle en etkili şekilde nasıl buluşturabilirsiniz?
Belgesel, gerçekliğin estetik bir dille anlatılmasıdır. Yönetmenin burada en büyük sorumluluğu, gerçeği çarpıtmadan ama izleyiciye de duygusal bir bağ kurdurarak sunmaktır. Bu yüzden her sahneyi çekerken ‘Bunu gören bir izleyici ne hisseder?’ diye düşünürüm. Kimi zaman bir köyde, yağmur altında yürüyen bir çocuğun gözlerine odaklanmak, kimi zaman bir annenin ellerine… İzleyiciyi filme çekebilmenin yolu, samimiyeti ve doğallığı hissettirmektir. Kurguya müdahale etmeden, gerçekliği olduğu gibi sunmak, en büyük etkileyiciliği yaratır.
Bağımsız Sinemanın Seyirciyle Buluşma Süreci
Bir film ya da belgesel, izleyicisine ulaşmadığı sürece yarım kalmış bir hikâye gibidir. Günümüzde dijital platformlar, festivaller ve bağımsız sinema gösterimleri sayesinde farklı türlerdeki yapımlar daha geniş kitlelere ulaşabiliyor. Sizce Türkiye’de bağımsız sinema ve belgesel filmler için yeterli gösterim alanı var mı? Filmlerinizin seyirciyle buluşma sürecini nasıl yönetiyorsunuz? Bağımsız bir yönetmen olarak festival süreçleri ve dijital platformlarla ilgili deneyimleriniz neler?
Maalesef Türkiye’de bağımsız sinema ve belgesellerin geniş kitlelere ulaşması kolay değil. Ancak dijital platformların yaygınlaşması bu alanda büyük bir avantaj sağladı. Eskiden yalnızca festivallerde gösterilebilen yapımlar, şimdi dünyanın dört bir yanından izlenebiliyor. ‘Mendilim Kekik Kokuyor’ filmi de bu sayede çok daha fazla insana ulaştı. Festivallerde yer almak ise hem prestij hem de izleyiciye ulaşmak açısından önemli. Bazen küçük bir festivalde aldığınız bir ödül, filminizin başka kapıları açmasını sağlıyor. Dijital platformlar ise yönetmenler için gerçek bir özgürlük alanı oldu.
Dijitalleşme ve Yeni Nesil Sinema Deneyimi
Sosyal medya ve dijital içerik üretimi, sinemanın geleneksel dağıtım yöntemlerini büyük ölçüde değiştirdi. Günümüzde izleyiciler, kısa videolar ve online platformlar aracılığıyla farklı içeriklere çok daha hızlı ulaşabiliyor. Sizce dijitalleşme, belgesel ve filmlerin izlenme biçimlerini nasıl değiştirdi? Film tanıtımı yaparken sosyal medyanın nasıl bir etkisi oluyor? Sinema içerikleri için yeni nesil medya kanallarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijitalleşme, sinemanın sınırlarını genişletti. Eskiden bir filmi izlemek için sinema salonuna gitmek şarttı; şimdi cebimizde taşıyoruz. Bu hem bir avantaj hem de bir meydan okuma. Avantaj, dünyanın dört bir yanına aynı anda ulaşabilmek. Meydan okuma ise dikkat süresinin kısalması ve içeriklerin daha hızlı tüketilmesi. Belgesel ve uzun metraj film tanıtımlarında sosyal medya gerçekten büyük bir etkiye sahip. Kısa bir sahne paylaşmak bile geniş bir kitleyi harekete geçirebiliyor. Yeni nesil medya kanalları, doğru kullanıldığında bağımsız sinemacılar için müthiş bir fırsat sunuyor.
Genç Yönetmenlere Tavsiyeler
Hüseyin Bey, sorularımıza verdiğiniz içten yanıtlar için çok teşekkürler. Yönetmenlik, perde arkasında büyük emek isteyen ancak çoğu zaman görünmez kalan bir meslek. Kimi zaman izleyiciler, sinemada gördükleri bir sahnenin arkasındaki süreci merak etmeyebilirler ama biz bu röportajla biraz da o perdeyi aralamak istedik. Son olarak, sinemaya ilgi duyan gençler ve yeni nesil yönetmenler için bir mesajınız var mı? Onlara tavsiyeleriniz neler olurdu?
Sinema, sabır isteyen bir yolculuk. Bir sahneyi çekmek bazen saatler sürer ama o sahne, ekranda sadece birkaç saniye görünür. Genç yönetmenlere tavsiyem, asla vazgeçmemeleri. Kısıtlı imkânlar bazen en yaratıcı çözümleri doğurur. İlk filmler, en çok hatanın yapıldığı ama en çok öğrenildiği filmlerdir. Korkmadan denesinler, yanılmaktan çekinmesinler. Her başarısızlık, aslında bir adım daha ileri gitmek demektir.